apartmanın kapıcısından bile utanan bi adamdı kendileri. sipariş veremez, çöpünü kendi atardı adama ayıp olmasın diye. hayatta adım başı görebileceğiniz silik karakterlerden biriydi. farkındaydı bu durumun ve yavaştan kabulleniyordu. fazla da konuşamazdı. genelde "hı hı" minvalinde yeni doğan nidalarıyla iletişim kurmaya çalışırdı.utanırdı her şeyden.evindeki muhabbet kuşu bile suskundu adamın. canından bezmiş ötmekten vazgeçmişti. elalem eve geldiğinde hayvanın karşısına geçip gün boyu ne herzeler yediğini anlatırken bizimki akşam olduğunda kuş ile uzun uzun bakışırdı.
sosyal hayatı bayiden mizah dergisi almak olan bir organizmaydı. yine sıradan bir günde otobüs durağında beklerken gördü onu. adeta büyülenmiş gibiydi. zaten bu arada elindeki sigarayı nasıl başardıysa düşürmüş ve montunu yakmıştı. peşi sıra gelen iki gün daha görününce hatun kişi artık vaktidir deyip tanışmaya çabaladı. karşısında bir müddet saçmaladıktan sonra (bunu da nasıl başardıysa) bir randevu kopardı. perşembe günü öğleden sonra saat üçte görüşeceklerdi. sevinçten ayakları birbirine vura vura gitti evine. zor etti iki günü. sonunda o gün gelmişti.adam kısmından beklenmeyecek kadar uzun sürdü hazırlığı. bugün önemliydi.zira hoşlandığı kıza açılmayı kafasına koymuştu. iki dirhem bir çekirdek çıktı evden. köşedeki bankadan hesabındaki paranın tamamını da çekti. zengin gösterirdi. köşedeki otobüs durağına doğru hızla yürürken ayağını kaldırım taşına çarptı. yeni boyanan ayakkabısı zedelenmişti. tam okkalı bir küfür ediyordu ki yanından geçen yaşlı teyzenin ayıplamalarına maruz kaldı. teyze onun üzerinden bütün gençliğe sallamış günlük eleştiri kotasını doldurmuştu. kızardı bozardı cebinden bi sigara çıkardı; tam yaktı ki otobüs geldi.
bir fırt alıp söndürdüğü sigara içine oturmuştu. malum, sigaranın altınla yarıştığı şu günlerde bu denli müsrifliğe gerek yoktu. buluşma noktası olan kafeye yirmi dakika erken gelmişti. sıkılmasın diye önce menüye göz gezdirip fiyat incelemesi yaptı.sonra cebinden telefonunu çıkarıp oyun oynamaya başladı. vakit gelmişti ama o yoktu ortalıkta. "işi çıkmıştır" deyip bir çay söyledi. çay bitti, onbeş dakika geçti. gelen giden yoktu. bir on dakika daha bekledikten sonra usulca doğruldu yerinden. aynı otobüse binip evine üç adım mesafedeki durakta indi. kapıyı açtı, salonun ortasında durup ağlamaya başladı. gözüne kafesinde kendi halinde takılan kuş ilişti.ona yaklaştı. "olmadı be.şansıma tüküreyim.ulan bi bok da doğru düzgün gitsin" dedi. kuş;aynayla oynamayı bırakıp adama döndü "cik" dedi. kısa bir sessizlikten sonra "siktir lan.başka birşey bilme zaten." dedi. gitti dolaptan bi şişe bira aldı. açarken elini yaraladı. ona da küfretti. yattı uyudu. ertesi gün yeni sayısı çıkan dergiyi almak için bayiye giderken durakta o kızı gördü. anlık bir bakıştan sonra bizimki kıza "siktir lan" dedi bayiye girdi. üç günde kendini şekilden şekile soktuğunun farkına vardı. eve gitti.bayatlamış yarım ekmeğin arasına tabaktaki son peyniri koydu oturdu dergiyi okurken bi güzel yedi. eski hayatı daha normaldi ve ilk insan olmak bazen muhteşem bir duyguydu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder