9 Nisan 2013 Salı

ayçiçeğim


“Eğer ıslanmak istemiyorsan yağmurdan merhamet bekleme. Git bir şemsiye al!”
                                                                                                                                                                           
                                                                                                      Aborjin Atasözü

Sessiz geçen ayların ardından onu son bir kez daha aramaya karar vermiştim. Barışmamızın son çaresinin bu olduğuna kanaat getirmiştim. Bunda aldığım alkolün de etkisi vardı ama şimdi önemsiz mevzulara girmenin manası yok. Kısa süren bir telefon görüşmesinin ardından buluşacağımıza dair sözleştik. O gün; gittim yine yarım saat önceden oturdum çay bahçesine. Bu işler böyledir, gündüz buluşmaları genelde çay bahçeleri ya da kafelerde gerçekleşir. Ben daha geleneksel biri olduğumdan bu seferki durağımız çay bahçesiydi. “Bak ben ne düşündüm…” demeye kalmadan lafı ağzıma tıktı. Derdimin ne olduğunu bildiğini fakat gücü kalmadığı için baştan başlamaya cesaret edemeyeceğini söyledi. Bir de buralardan gideceğini ekledi cümlesine. Bir çay daha söyledim. Sonra da sigaramdan derin bir nefes alarak tek cümlemi söyledim: “İyi de gittiğin yerde arasında kaybolacağın tanıdık bir kalabalık olmayacak. Buraları özlemeyecek misin?”. “Hayır” dedi. Zaten bu cevaptan sonra fazla oturmadık. Gideceği gün, mahalledeki çocuklardan biriyle küçük bir mektup yolladım. Okursa belki fikri değişir diye.  Ona mektubumda dedim ki;

“Ayçiçeğim,
Adın aklıma gelince peşi sıra dökülüyor kelimeler, önünü alamıyorum. Yüzümdeki güneşin yansımasını aşkıma bağlıyorum. Bir sevgi patlaması, bir heyecan kasırgası ile geçiyor günlerim. Bazen seni özlemeyi bile seviyorum. Çünkü özlemek, aşkın bazı şartlarını kabul etmek demektir. Kavuşamamak gibi mesela. Sinirlenmiyorum, kızmıyorum. Çünkü sevmek, insanın sinirli yanlarını törpüleme vazifesini de görür bazen. Monoton hayatımın içinde açan yegane gülsün. Ben bu gülün varlığıyla gurur duyuyorum. Bir gün solup gideceksin korkusuyla yaşasam da üstünde durmuyorum. Çünkü nasılsa bitecek bir gün ömür, hepimiz solacağız biliyorum. Sevgimin naifliğine atıfta bulunarak, yanağına minik bir buse kondurarak mektubuma son veriyorum. Gitmeseydin iyi olurdu. Yine kalmayı denesen?”

Ama değişmedi işte. Ne yapalım. Kısmet.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder