Amcam 40’lı yaşlarını devirmiş bir adam. Eski tüfek
solculardan. Okumuş, gezmiş, dayak yemiş, eyleme katılmış yani kendi tabirine
göre “yaşamış”. Kendi bu kadar aktif bir gençlik evresi geçirdiği için benim şu
anki durumuma çok üzülüyor ve “ot gibi büyüdün sen” diyor. Bunun sorumlusu da
kapitalist düzen ve televizyonmuş. Bu ikisi bizi sadece tüketmeye alıştırmış o
yüzden üretmeyen, sadece oturduğu yerde göt büyüten insanlar olmuşuz. Amcamın
küçük bir tamirci dükkanı var. Televizyon falan tamir ediyor, bende ona yaz
tatillerinde yardıma gidiyorum. Gerçi amcam bu durumdan şikayetçi. Haftalığımı
hiç çaba harcamadan kazandığımı söyleyip yine düzene sövüyor. Ama hiç babama
sızlandığını görmedim, işi gücü benimle. Halbuki ben çaba harcıyorum. Çay
taşıyorum, sabahları dükkanı açıp, temizlik yapıyorum. Bu benim gibi biri için
büyük efor sarfettiren işler. Gerçi bunlar onun umrunda değil ama ben kendimi
dükkanın önemli bir parçası olarak görüyorum. Yine bir gün sigara almak için
beni köşedeki bakkala gönderdi “al şu on lirayı git bir paket parlament al gel”
dedi ben de paranın üstü bende kalsın mı diye sordum. Amcam hafiften kızarak
“oportünist pezevenk” dedi. Bu laf çok ağırıma gitti hayır pezevenk değil,
öbürü. Anlamını bilmediğimden olsa gerek. İki adımlık mesafede sinirimden
dolmuştum. Sanki sabrımın son noktasına ulaşmıştım. Pakedi masanın üstüne
koyup, amcamın yüzüne çemkirmeye başladım:
-Bana sistemden bahsedene bak oturmuş parlament içiyor. Hem
madem bu kadar karşısın bu düzene niye dükkan açtın, neden para kazanıyorsun?
Neden bana iş verip beni de bu düzenin bir parçası yapıyorsun?
Önce bir afalladı, sonra da pakedi açıp bir sigara yaktı.
“Nerden öğrendin lan sen bunları” dedi. “Senin kitaplardan okudum biraz” dedim.
Dükkanın arka tarafında küçük bir oda vardı, amcam “solcu kitaplarını” o odada
tutardı, yengem evde istememiş başına bela olur diye. Sonra da “Baştan kafa
tuttuk ama sonradan iş değişti. Evlendim. Çocuğum olmadı ama olsun, ev reisi
oldum ben. Sorumluluğum arttı bir yerde. Anlayacağın bıraktık o işleri.” dedi.
Derin bir hayal kırıklığı hasıl oldu içimde. Baştan önemsemediğin bir yaranın
gitgide büyüyüp acı vermesi gibi, ekmeği keserken elini de kesmek gibi. Yani
insanın kendisinden kaynaklanan bir durum. Gözümde çok büyütmüştüm amcamı.
Benim de falsom bu. Değer verdiklerimi bir anda yerle bir ediyorum. Ertesi gün
gitmedim dükkana, sonraki gün de. Sonra babam kızınca gittim, hiç konuşmadık.
Durduk yere “haftalığına zam yaptım” dedi. Yüzüne baktım; gülümseyince özür
diledim. Amcam; yılların verdiği olgunluğun karizmasıyla sigarasından bir fırt
çekip, “Siktir et boşver” dedi. Ben de öyle yaptım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder