Her seferinde büyük bir gürültüyle kapanan bahçe kapısı bu
sefer daha büyük bir vaveyla kopartarak çınlattı duvarları. Belli ki gelen, pek
de hayırlı haberlerle gelmiyordu.. Gürültünün ve ayak seslerinin sahibi Rafet;
elinde bira şişesi ile bahçenin ortasında durmuş, Atıf’ın vereceği tepkiyi
bekliyordu. Atıf ise Rafet’i hemen buyur etmek yerine önce baştan aşağı bir
süzdü, sonra da sigarasının son fırtını çekip dumanını da aheste aheste üfledi
havaya. Sonra başını yukarı kaldırdı ve gecenin özetini geçti: “Haydi bakalım, acı
çekmeyen bir sen kalmıştın.”
Mahallenin okumuş çocuğu Rafet, annesi tarafından el bebek
gül bebek yetiştirilmiş, fazla sokağa salınmamıştı. Bu steril hayatın getirisi
olarak da insan ilişkilerinde zayıf, pısırık tıynette bir insan olmuştu. Eğitim
hayatındaki kariyeri, onu memleketin prestijli üniversitelerinden birinin
öğrencisi yapmıştı. Lakin ana-babadan ayrı, özgürlüğü cümle içinde yeni yeni
kullanmaya başlamış her üniversite talebesi gibi Rafet de ortam delisi olup
çıkarak, eğitim ile arasına mesafe koymuştu. Ömür kısa, hayat bomboştu; ta ki o
ana kadar: Üç kişilik ortamların en popüler ikinci ismi Rafet, sevdaya
tutulmuştu. Üniversite birinci sınıf öğrencisi Nigar ile seviyesi kendinden
menkul bir birlikteliğe yelken açmış, maddi imkanlarının elverdiği ölçüdeki
bohem hayatına yeni bir renk gelmişti. Yediği içtiği ayrı gitmeyen, birbirinden
hiç ayrılmayan bu çift; bir gün kavgaların “en büyüğünü” yaşamış ve
ayrılmışlardı. Daha sonra mantıklı düşünmek maksadı ile birbirine zaman tanıyan
ikili, böyle de olmayacağını anlayınca önce “dostça” ayrılmayı denemiş, Rafet
içip içip aramaya devam edince de kanlı bıçaklı olmuşlardı. İçinde bulunduğu
bunalımın da etkisiyle derslerden tamamen kopan Rafet, içinde doğan boşluğu
dolduramayınca çareyi baba ocağına dönmekte bulmuştu. Gel gelelim sosyal medya
her an her dakika sağladığı bilgi akışı ile hiçbir gönül yarasının kabuk
tutmasına izin vermiyordu. Rafet; ortak arkadaşlarının Nigar’ın nişan töreninin
fotoğraflarını beğenmesi vasıtası ile durumdan haberdar olmuştu. Dert bitmiyor,
arttıkça artıyordu.
Yine odalara sığılmayan bir mayıs akşamı, rastgele çalan bir
şarkıya içlenen Rafet, evden bir şekilde çıkmış soluğu Atıf’ın evinde almıştı.
Atıf, küçükken mahallenin itlerinden biriydi. Hatta nadiren sokağa çıkan
Rafet’i bile her gördüğünde döverdi. Ama üniversite için gittiği şehirde sanki
sihirli bir değnek değmiş, akıllı efendi bir adam olmuştu. Uzun sakallarının
kendisine vermiş olduğu “görmüş geçirmiş adam” havası ile çevre gençlerinin
akıl hocalığını yapıyordu. Bir yandan birasından içen, diğer yandan koluyla
akan burnunu silen Rafet, o anki görüntüsü ile bir sokak kopilinden farksızdı.
Atıf, kendisine yardım ister gibi bakan Rafet’e daha fazla dayanamayarak yanına
çağırdı. Rafet, daha davet cümlesinin yarısında yerine yerleşmişti. Seans
başlıyordu..
“N’oldu lan? Ne dertlendin böyle?” diye sordu akil adam Atıf.
Rafet de ilişkinin evrelerini ziyadesiyle detaya girerek enine uzununa anlattı.
Ayrılık, adı geçer geçmez ortama bütün kederini bırakmıştı. Bu, Rafet’in
kızaran gözlerinden de belli oluyordu. Atıf durdu, bir sigara yaktı, bir tane
de karşısındaki derbedere uzattı. Önce bir durdu, sonra da erkek tarafının
kusurlarını kendince bir bir anlattı Rafet’e. Rafet ise kendini aklamak
istercesine “Ben onu çok sevdim. O’nun için her şeyi yaptım. O niye yapmadı?
Niye tek fedakâr ben oldum?” diye sordu. Rafet’in efkârı boyunu aşmıştı. Atıf
cevap verdi:
-O da aynısını yapsaydı bu halde olmazdınız zaten. Bak koçum
bütün evler birbirine benzer. Bütün sokaklar, dükkanlar, tabelalar. Bir
insanlar benzemez birbirine. Ama bu iyi mi yoksa kötü mü hala tam olarak
anlayabilmiş değilim. Farzet ki insanlar da benzedi birbirine. Sen, senle aynı
olan birini sever miydin? Sevmezdin. Demek ki neymiş, insan karşısındakinin
farklılığına vurulurmuş. Hem aşık adam karşısındakinden özveri beklemez. Aşık
adam fedakardır. Sen nasıl aşıksın lan?
Kendisine yöneltilen cümlelerden bir kısmını anlayan, bir
kısmını da pas geçen Rafet, filtresine kadar çektiği sigarayı yere fırlatırken
yine ağlamaya başladı. -Ama abi, herkes terk etti beni. Bütün sevdiğim kızlar.
Teker teker gittiler yanımdan, en son da Nigar gitti. Ben çok mu şanssızım be
abi?
Muhabbetten sıkılan Atıf, sepet havasına dönüp öyle
cevapladı Rafet’i: -Bak birader her sevdiğin
yanında kalacak diye bir kaide yok hayatta. Önce bir şunu kafana sok. İkincisi
de toparlan artık ufaktan evine doğru yollan. Vakit geç oldu hadi.
Yavaş yavaş bahçe kapısına yollanan Rafet, son kez dönüp
“Abi şanssız mıyım diye sordum cevap vermedin. Öyle miyim abi?” diye sordu
tekrardan.
“Değilsin anasını satayım değilsin” dedi Atıf, dille dişinin
arasında. “Onca beylik laf ettim, tuttu buna takıldı sığır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder