20 Nisan 2013 Cumartesi

derbeder


Her seferinde büyük bir gürültüyle kapanan bahçe kapısı bu sefer daha büyük bir vaveyla kopartarak çınlattı duvarları. Belli ki gelen, pek de hayırlı haberlerle gelmiyordu.. Gürültünün ve ayak seslerinin sahibi Rafet; elinde bira şişesi ile bahçenin ortasında durmuş, Atıf’ın vereceği tepkiyi bekliyordu. Atıf ise Rafet’i hemen buyur etmek yerine önce baştan aşağı bir süzdü, sonra da sigarasının son fırtını çekip dumanını da aheste aheste üfledi havaya. Sonra başını yukarı kaldırdı ve gecenin özetini geçti: “Haydi bakalım, acı çekmeyen bir sen kalmıştın.”

Mahallenin okumuş çocuğu Rafet, annesi tarafından el bebek gül bebek yetiştirilmiş, fazla sokağa salınmamıştı. Bu steril hayatın getirisi olarak da insan ilişkilerinde zayıf, pısırık tıynette bir insan olmuştu. Eğitim hayatındaki kariyeri, onu memleketin prestijli üniversitelerinden birinin öğrencisi yapmıştı. Lakin ana-babadan ayrı, özgürlüğü cümle içinde yeni yeni kullanmaya başlamış her üniversite talebesi gibi Rafet de ortam delisi olup çıkarak, eğitim ile arasına mesafe koymuştu. Ömür kısa, hayat bomboştu; ta ki o ana kadar: Üç kişilik ortamların en popüler ikinci ismi Rafet, sevdaya tutulmuştu. Üniversite birinci sınıf öğrencisi Nigar ile seviyesi kendinden menkul bir birlikteliğe yelken açmış, maddi imkanlarının elverdiği ölçüdeki bohem hayatına yeni bir renk gelmişti. Yediği içtiği ayrı gitmeyen, birbirinden hiç ayrılmayan bu çift; bir gün kavgaların “en büyüğünü” yaşamış ve ayrılmışlardı. Daha sonra mantıklı düşünmek maksadı ile birbirine zaman tanıyan ikili, böyle de olmayacağını anlayınca önce “dostça” ayrılmayı denemiş, Rafet içip içip aramaya devam edince de kanlı bıçaklı olmuşlardı. İçinde bulunduğu bunalımın da etkisiyle derslerden tamamen kopan Rafet, içinde doğan boşluğu dolduramayınca çareyi baba ocağına dönmekte bulmuştu. Gel gelelim sosyal medya her an her dakika sağladığı bilgi akışı ile hiçbir gönül yarasının kabuk tutmasına izin vermiyordu. Rafet; ortak arkadaşlarının Nigar’ın nişan töreninin fotoğraflarını beğenmesi vasıtası ile durumdan haberdar olmuştu. Dert bitmiyor, arttıkça artıyordu.

Yine odalara sığılmayan bir mayıs akşamı, rastgele çalan bir şarkıya içlenen Rafet, evden bir şekilde çıkmış soluğu Atıf’ın evinde almıştı. Atıf, küçükken mahallenin itlerinden biriydi. Hatta nadiren sokağa çıkan Rafet’i bile her gördüğünde döverdi. Ama üniversite için gittiği şehirde sanki sihirli bir değnek değmiş, akıllı efendi bir adam olmuştu. Uzun sakallarının kendisine vermiş olduğu “görmüş geçirmiş adam” havası ile çevre gençlerinin akıl hocalığını yapıyordu. Bir yandan birasından içen, diğer yandan koluyla akan burnunu silen Rafet, o anki görüntüsü ile bir sokak kopilinden farksızdı. Atıf, kendisine yardım ister gibi bakan Rafet’e daha fazla dayanamayarak yanına çağırdı. Rafet, daha davet cümlesinin yarısında yerine yerleşmişti. Seans başlıyordu..

“N’oldu lan? Ne dertlendin böyle?” diye sordu akil adam Atıf. Rafet de ilişkinin evrelerini ziyadesiyle detaya girerek enine uzununa anlattı. Ayrılık, adı geçer geçmez ortama bütün kederini bırakmıştı. Bu, Rafet’in kızaran gözlerinden de belli oluyordu. Atıf durdu, bir sigara yaktı, bir tane de karşısındaki derbedere uzattı. Önce bir durdu, sonra da erkek tarafının kusurlarını kendince bir bir anlattı Rafet’e. Rafet ise kendini aklamak istercesine “Ben onu çok sevdim. O’nun için her şeyi yaptım. O niye yapmadı? Niye tek fedakâr ben oldum?” diye sordu. Rafet’in efkârı boyunu aşmıştı. Atıf cevap verdi:

-O da aynısını yapsaydı bu halde olmazdınız zaten. Bak koçum bütün evler birbirine benzer. Bütün sokaklar, dükkanlar, tabelalar. Bir insanlar benzemez birbirine. Ama bu iyi mi yoksa kötü mü hala tam olarak anlayabilmiş değilim. Farzet ki insanlar da benzedi birbirine. Sen, senle aynı olan birini sever miydin? Sevmezdin. Demek ki neymiş, insan karşısındakinin farklılığına vurulurmuş. Hem aşık adam karşısındakinden özveri beklemez. Aşık adam fedakardır. Sen nasıl aşıksın lan?

Kendisine yöneltilen cümlelerden bir kısmını anlayan, bir kısmını da pas geçen Rafet, filtresine kadar çektiği sigarayı yere fırlatırken yine ağlamaya başladı. -Ama abi, herkes terk etti beni. Bütün sevdiğim kızlar. Teker teker gittiler yanımdan, en son da Nigar gitti. Ben çok mu şanssızım be abi?

Muhabbetten sıkılan Atıf, sepet havasına dönüp öyle cevapladı Rafet’i:  -Bak birader her sevdiğin yanında kalacak diye bir kaide yok hayatta. Önce bir şunu kafana sok. İkincisi de toparlan artık ufaktan evine doğru yollan. Vakit geç oldu hadi.

Yavaş yavaş bahçe kapısına yollanan Rafet, son kez dönüp “Abi şanssız mıyım diye sordum cevap vermedin. Öyle miyim abi?” diye sordu tekrardan.

“Değilsin anasını satayım değilsin” dedi Atıf, dille dişinin arasında. “Onca beylik laf ettim, tuttu buna takıldı sığır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder